Skip to content Skip to footer

5 Maddede Panik Atak Hastalığı Nedir?

5 Maddede Panik Atak Hastalığı Nedir?

Panik atak hastalığı git gide yaygınlaşan bir ruhsal bozukluktur. Halk arasında panik atak hastalığı olarak bilinen şey aslında psikiyatride panik bozukluk olarak bilinir.

Panik atak ise daha çok halk arasında bilinen ve hastalığı anlatan ataklardır. Bu ataklar kronikleşince panik bozukluk adını alır. Panik bozukluk tedavisi bulunan bir ruhsal bozukluktur. En ideal tedavi yöntemi ilaç tedavisi eşliğinde gerçekleşen psikoterapi sürecidir.

Yazımızın devamında panik atak belirtileri ve hastalığın nasıl panik bozukluk halini aldığını inceleyeceğiz. Eğer siz de panik bozukluk yaşıyor ve psikolog desteği alarak bu ruhsal rahatsızlıktan kurtulmak istiyorsanız bizden randevu alabilirsiniz.

panik atak hastalığı

Panik Atak Hastalığı Nedir?

Panik atak hastalığı olarak da adlandırılabilecek panik bozukluk, aslında panik atakların bir bütünü ve silsilesidir. Bu hastalığı oluşturan şey kişinin yaşadığı dehşet ataklarıdır. Panik atak, kişinin zaman zaman yaşadığı inatçı ve tekrarlayan korku ve dehşet nöbetleridir.

Bu nöbetler kişinin yaşantısında bir kez gerçekleşirse ve düzen oluşturmazsa bu durum panik bozukluk adını almaz. Panik atak dediğimiz nöbet anları kişinin korku duygusunu tetikleyen herhangi bir korkutucu şeyden kaynaklanmaz.

Herhangi bir korkutucu veya ürkütücü nesne ile karşı karşıya kalan kişinin korkması doğaldır. Bahsettiğimiz bu tarz bir korku değildir. Panik atak hastalığı daha çok kronik hale gelen, inatçı ve ne zaman geleceği belli olmayan atakların bütünüdür. Hastalığı biraz önce de belirttiğimiz gibi oluşturan da bu atakların devamlılığıdır.

Panik ataklar aniden başlar ve giderek daha da şiddetlenir. Atak yaklaşık olarak 10 dakika içerisinde en şiddetli boyuta ulaşır. Bu boyuta ulaşan panik atağı daha sonra şiddet anlamında düşüşe geçer.

Hastalığı yaşayan kişilerde ortalama bir atak 10 ila 30 dakika boyunca sürer ve bundan sonra sonlanır. Çok nadir olarak 1 saat civarı süren panik nöbetleri mevcuttur.

panik atak hastalığı

İlk Panik Atak Gerçekleşir

Şimdi panik atak hastalığı yaşayan kişilerin atak esnasında neler yaşadığını daha iyi anlayabilmek için bir atağın anatomisini inceleyelim. İlk panik atak başlarken kişi hastalığı bilmemekte ve daha önce panik atak hastalığı tanısı almamıştır.

Hiçbir neden ya da tetikleyici hiçbir unsur ortada yokken kişi aniden göğsünde bir ağrı hissetmeye başlar. Aynı zamanda göğsü sıkışmaya başlamıştır. Ayrıca çarpıntı, terleme, titreme gibi bazı belirtiler de ortaya çıkabilir.

Kişi atak esnasında adından da anlaşılabileceği gibi panik haldedir. Dehşet içine düşmüş gibi görünebilir. Nefes almakta oldukça güçlük çekmeye başlar. Midesi bulanabilir veya başı dönebilir. Vücudunda özellikle el, kol veya ayaklarda uyuşma veya karıncalanma gibi bazı nörolojik benzeri belirtiler olabilir.

Kişi başı dönerken sanki dengesini kaybederek düşecekmiş gibi hissedebilir. Bu belirtiler esnasında kişinin ilk aklına gelen şeylerden birisi kalp krizi geçiriyor olduğudur. Bazen de beyin kanaması geçirdiğini veya inme indiğini düşünen kişiler olabilir.

Bu sırada kişinin vücudunda hiçbir fiziksel belirti yoktur çünkü panik atak hastalığı ruhsal bir rahatsızlıktır. Kişinin ne beyninde ne de kalbinde en azından o anda o riski oluşturan bir etken yoktur.

Hatta panik atak hastalığı olup olmadığı incelenirken de kardiyoloji servisinden fiziksel açıdan bir rahatsızlığı olmadığına dair rapor istenmektedir. Çünkü panik atak belirtileri ile kalp krizi belirtileri birbirine gerçekten de çok benzemektedir.

Panik atak hastalığı bulunan kişilerin ayrıca çıldırmak ve kontrolü yitirmekten de çok ciddi derecede korktuklarını söyleyebiliriz. Panik atak hastalığı bulunan kişi kontrolü yitirerek kendisine ve çevresindeki kişilere zarar vermekten çok endişe duyarlar.

Atak esnasında kişide çok yoğun bir ölüm korkusu vardır. Ölüm anında çaresiz kalacağını ve kimsenin ona yardım edemeyeceğini de düşünebilir. İlk atak esnasında bu belirtileri yaşayan kişi genellikle yakınındakiler tarafından bir hastanenin acil servisine kaldırılır.

Yakınları da hastalığı bilmedikleri için belirtileri kalp krizi gibi acil hayati riski bulunan rahatsızlıklara benzeterek tedirgin olurlar. Hastanede ilk yapılan müdahalelerde test ve tetkikler gerçekleştirilir.

Örneğin; kalp krizi şüphesiyle gelen ancak aslında panik atak hastalığı olan kişiye başta kan testleri ve EKG gibi tetkikler uygulanır. Ancak ortaya çıkan sonuç aslında kalp ile ilgili hiçbir sorun olmadığını gösterir.

Doktor panik atak yaşayan kişi ve yakınlarına gayet sağlıklı olduğunu ve kalp krizi geçirmediğini söyleyerek hastayı psikiyatri servisine yönlendirebilir. Sorunun psikolojik olduğu söylenince kişi biraz rahatlar.

Sakinleştirici bir iğne vurulan kişi evine gönderilir. Gerçekten de bu ilk atak sonrasında kişi psikolojik kaynaklı olduğunu duyunca geçici olarak rahatlar. Ancak bu rahatlık sadece ikinci atak yaşanana kadar sürer.

Yavaş yavaş panik atak hastalığı tanımı için gereken her şey hazırlanıyor durumdadır. Şimdi devamında ikinci atak ve sonrasında neler olduğuna bakalım.

panik atak hastalığı

Ataklar Tekrarlar ve Panik Bozukluğu Oluşturur

Panik atak bir kez gerçekleşen bir şey değildir. Zaten bir kez olur ve kişi ömrü boyunca bir daha atak yaşamazsa biz buna panik atak hastalığı diyemeyiz. Biraz önce kaldığımız yerde kişi ilk atağı yaşamış ve hastanede soluğu almıştı.

Hastanede yapılan test ve tetkiklerin sonucunda kişiye doktorlar tarafından sorunun psikolojik veya stresten kaynaklı olduğu söylenmişti. Kişi ve yakınları da geçici de olsa rahatlamışlardı. Tabi bu atakların tekrarlayacağını bilmiyorlardı.

Şimdi ikinci atak gelir ve kişi aynı belirtileri tekrar yaşar. Panik atak belirtileri yaşanırken kişi tekrar soluğu hastanede alır. Hastanede yine aynı test ve tetkikler yapılır ve doktorlar yine aynı açıklamayı yapar.

Sonuç yine kalp veya beyinde bir sorun olmadığı ve hastalığı olmadığı yönündedir. Psikolojik kaynaklı atak olduğunu tekrar duyunca kişi artık pek rahatlayamaz. Bu kez kendisinde doktorların keşfedemediği bir rahatsızlığı olduğunu düşünür.

Hala doktorların bulamadığı bir kalp ya da beyin rahatsızlığı olduğunu düşünmektedir. Tabi ataklar yine tekrarlar. Panik atak nöbetleri tekrarladıkça kişi hem ruhsal hem de fiziksel olarak da yıpranmaktadır. Bu arada maddi olarak da kayıplar artmaya başlamıştır.

Her atak anında panik şekilde hastanelere koşturmakta ve sürekli test ve tetkikler için avuç avuç para dökmektedir. Bu kadar harcamaya rağmen yine sonuç aynıdır. Panik atak hastalığı olan kişi hastalığı hep fiziksel olarak algıladığı için bu süreç aynı şekilde devam etmektedir.

Hatta bazen kişiye farklı doktorlar tarafından yanlış tanılar da koyulabilir. Bu durumu hipertansiyona bağlayabilirler çünkü panik atak anında kişinin tansiyonu da yükselebilir. Hipertansif ilaçlar kullanılır ancak tansiyon düşse de atak süreçleri sona ermez.

Nefes açıcı ilaçlar, antibiyotikler veya başka ilaçlar kullanılır ancak hastalığı psikiyatrik bir hastalık olarak görmedikçe kişi aynı belirtileri yaşamak zorunda kalacaktır. Panik atak hastalığı kişide devam ettikçe kişi artık bir sonraki atağın geleceği zaman konusunda kaygılanır.

Bu durum hep ölümü beklemek gibidir adeta. Sonuçta kendisini aşırı korkutan ve kaygılandıran bir atak anını panik halde beklemektesinizdir. Hastalığı kabul eden kişinin tedavi süreci bir an önce başlar ve atak silsilesi kontrol altına alınabilir.

panik atak hastalığı

Ataklar Devam Ettikçe Hayat Zorlaşır

Panik atak hastalığı bulunan kişilerin yaşamları oldukça olumsuz şekilde etkilenir. Bu durum sürekli bir tedirgin olma halini beraberinde getirir. Kişinin zihninde hep bir sonraki atak ve atak esnasında yaşayacakları vardır.

Kişi zihninde bunları tuttukça ve bu olumsuzlukları düşündükçe zaten atağın şiddeti de artar. Beklenen bir felaket kişinin yaşantısını bu noktada daha olumsuz hale getirir.

Panik atak hastalığı yaşayan kişiler atak beklentisiyle yaşadığı için iş hayatı, sosyal yaşamı ve aile ilişkileri de olumsuz etkilenebilir. İş hayatı panik atak sürecinin olumsuz etkilendiği yaşam alanlarından biridir. Panik atak hastalığı olan birçok kişi işe gittiğinde atak yaşayabileceğini düşünmektedir.

İş yerinde panik atak yaşadığında neler olabileceği üzerine olumsuz duygu ve düşünceleri vardır. İşyerinde eğer atak yaşarsa bunu herkese nasıl anlatacağını düşünür. İnsanların karşısında rezil olacağını düşünebilir.

Hatta atak anında kimse hastalığı bilmediği için insanların kendisi hakkında çok olumsuz düşüncelere sahip olacağını ve bunu asla açıklayamayacağını düşünür.

Ayrıca panik atak anında yine kontrolü yitirebileceğini ve çalışanlara zarar verebileceğini veya insanların kendisini çılgın olarak tanımlayacağını düşünmektedir. Bu düşünceler iş performansını ciddi anlamda etkiler. Sürekli atak anına ve ihtimaline odaklandığı için toplantılarda görüşlerini belirtemez veya bir an evvel bitmesi için adeta yalvarır gözlerle bakar.

İş ortamında çalışmak panik atak hastalığı olan birey için bir işkence halini alabilir. Bazen de iş ortamında atak geçirirse hastalığı yakınındaki kimse bilmediği için ona kimsenin yardım edemeyeceğini düşünür. Bu kişide ciddi bir rahatsızlık yaratır.

Özellikle yardım alamayacağı anlarda öleceğini veya çıldıracağını düşünebilir. Şu ana kadar hep kişinin panik atak anında yaşadığı hisler (duygu) ve zihninden geçen değerlendirmeleri (düşünce) konuştuk.

Ancak duygu ve düşüncelerimiz kadar davranışlarımız da önemlidir. İşte kişi iş ortamında bu duygu ve düşünceleri yaşamamak veya ataktan kaçınmak için kaçınma davranışını sergileyebilir.

Kaçınma davranışı panik atak hastalığı yaşayan kişinin işe gitmemesi veya kalabalık ortamlardan uzak durması şeklinde kendisini gösterebilir. İşe gitmeyen kişi bir süreliğine rapor kullanmaya çalışır ancak bir süre daha bu davranış devam ettikçe işle ilişkisi kesilebilir.

Pandemi sürecinde evden çalışma birçok panik atak hastasının kaçınma davranışını daha kolay sergilemesine yol açmıştır. Kaçınma davranışı belki kişi için kısa süreli olarak rahatlamasına yol açabilir ancak bu durum uzun vadede kişinin kaygı, endişe ve korku duygularının artmasına da sebep olmaktadır.

Bunun için pandemi sürecinde evden çalışan kişilerde panik atak hastalığı da şiddetini arttırmıştır. Hastalığı yaşayan kişilerin atak gelme ihtimalini sık sık düşünmeleri sebebiyle sosyal yaşamları da oldukça olumsuz şekilde etkilenir.

Kişi atak yaşarken yanında en güvendiği insanların olmasını ister. Birçok kişi için de en güvendiği kişiler en yakınındaki kişilerdir. Bir diğer ifadeyle, en çok aile üyelerine güvenilir. Annesi, babası veya eşi yanında olmayacağı zamanlarda atak yaşamaktan çok korkar.

Yine kendisine hastalığı bilmeyen veya anlatamayacağı kişilerin yardım edemeyeceğini veya atak gelirse onlara da zarar verebileceğini düşünerek dış ortamlardan mümkün olduğunca uzak durur.

Örneğin; arkadaşları tarafından bir akşam yemeğine davet edildiğinde zihninde şu soru vardır: Ya restoranda atak gelirse ben ne yaparım? Aslında düşüncesi o anda herkese rezil olacağı, kimsenin yardım edemeyeceği ve hayatını kaybedeceği veya kontrolü yitireceği üzerinedir.

Bu sayede arkadaşlarına sık sık yalan söyleyebilir. Aslında gitmek istese bile yine de başına gelebilecek atak sayesinde çok korkmaktadır. Panik atak hastalığı olan bireyler bu nedenle sosyal işlevselliklerini de zamanla yitirebilirler.

Aile üyeleriyle de zaman zaman hastalığı sebebiyle tartışmalar yaşayabilirler. Hastalığı önemsemeyen bir ebeveyn bu durumu kişinin evham yapması olarak nitelendirdiğinde kendisini anlamadığını düşünür. Yaşadıklarını tam olarak anlatamadığını da düşünüp kendisini de suçlayabilir.

panik atak hastalığı

Panik Bozukluk Tedavisi

Panik bozukluk tedavisi olan bir ruhsal bozukluktur. Panik bozukluk için yazımızın başında korku ve dehşet içerikli atakların devamlılığı şeklinde bir tanım yapmıştık. Panik bozukluk çoğu zaman kişinin ilk atak yaşadığı zamanlarda tedavi edilmeye başlanamaz.

Çoğu vakada kişi yaşadığı rahatsızlığın ruhsal değil fiziksel olduğunu düşünmektedir. Panik atak hastalığı böylece daha geç tedaviye başlanma eğilimi göstermektedir.

Kişi atakların ilk başladığı zamanlarda daha çok kalp krizi vb. sağlık sorunları olduğunu düşünerek kardiyolog veya iç hastalıkları uzmanlarını ziyaret etmektedir.

Daha sonra hastalığı gerek psikolojik nedenlere bağlayan doktorlar gerekse aile üyelerinin söylemleri ve motivasyonu ile kişi ruhsal destek almaya yönelebilir. Panik atak hastalığı için en çok tercih edilen iki yöntem vardır.

Birisi uzman hekim ile yürütülen tıbbi tedavi iken diğeri ise uzman psikolog ile yürütülen psikoterapi sürecidir. Tıbbi tedavi daha çok ilaç desteğiyle gerçekleşmektedir ve bu ilaçlar çoğunlukla antidepresan ilaçlar olmaktadır.

İlaç tedavisi için hastalığı yaşayan bazı kişilerin önyargıları var olabilir. Çevresinde antidepresan kullanıp memnun kalmayan veya yan etkilerini yaşayan kişiler bu noktada olumsuz yönde kişiyi etkileyen bir role sahip olabilir.

Ancak panik atak hastalığı herkeste aynı şiddette gerçekleşmez. Bazılarında panik atak nöbetleri çok sık ve şiddetliyken diğerlerinde ise daha seyrek ve zayıf şekilde olabilir. Dolayısıyla uzman hekim de aynı ilaçları aynı doz, sıklık ve sürede uygulamayacaktır.

Kişinin yaşadığı semptomlar kadar bu semptomların ne sıklıkta geldiği ve hastalığı kişinin ne kadar süredir yaşadığı da çok önemlidir. İlaçlar farklı dozlarda kullanıldığı zaman kişilerde farklı etkiler yaratabilir. Benzer şekilde, aynı dozda uygulanan aynı ilaç dahi iki farklı kişide farklı etkiler gösterebilir.

Dolayısıyla hiçbir endişe yaşamadan uzman hekimle görüşülmeli ve uzmanın uyguladığı şekilde düzenli ve aksatmadan ilaçlar kullanılmalıdır. Panik atak hastalığı için her vakada olmasa bile çoğu vakada ilaç tedavisi uygulanmak durumundadır.

Elbette ilaç tedavisi panik bozukluk tedavisinde tek başına yeterli olmayabilir. Bunun için ilaç tedavisiyle eş zamanlı olarak psikolog desteği de alınmalıdır. Psikolog nezdinde uygulanan ruhsal destek sürecine de psikoterapi adı verilmektedir.

Psikoterapi süreci ilaç tedavisinden farklı olarak duygu, düşünce ve davranışların değişimi üzerine gerçekleşen bir ruhsal değişim aşaması bütünüdür. Psikoterapide odaklanılan birçok şey vardır ancak temelde üç bileşen mevcuttur.

Bu üç bileşen duygu, düşünce ve davranış olarak nitelendirilmektedir. Duygu, herhangi bir panik atak anında kişinin yaşadığı hislerdir. Bu hisler özneldir yani herkes için aynı şiddette oluşmaz. Duygularımız kişisel özellikler taşıdığı için ifade etmek de zordur.

Psikoterapi duyguların ifadesini de kolaylaştıran bir süreçtir. Düşünce dediğimiz olgu ise hastalığı yaşayan kişinin atak esnasında aklından geçen şeylerdir. Düşüncelerimiz atak olarak da adlandırabileceğimiz herhangi bir durumu değerlendirmemiz, yorumlamamız ve algılamamızdır.

Aynı hisleri yaşayan farklı kişiler aynı panik atak halini farklı şekilde yorumlayabilir. Bu yorumların değişimi oldukça önemlidir. Bir diğer olgu da davranışlardır. Davranış ise kişinin olumsuz bir hisse kapıldığında ve aklından olumsuz düşünceler geçtiğinde sergilediği eylemlerdir.

İşte bu eylemlerden biri de biraz önce bahsettiğimiz kaçınma davranışıdır. Kaçınma davranışı sergileyen kişinin panik atak hastalığı da git gide şiddetlenebilir. Psikoterapi bu üçlünün değişimini hedefler. Ancak hedef bu değişim olsa da kişinin iç dünyasında bu değişime engel olan bazı faktörler vardır.

Psikoterapinin ve psikoloğun asıl çalışma alanları da aslında değişimin önündeki engellerdir. Engelleri psikolog ve panik atak hastalığı bulunan danışan birlikte aşmaya çalışır. Psikoterapi bu yönden danışan ile psikolog arasında gerçekleşen bir iş birliği sürecidir.

İş birliği danışan ile psikolog arasında belirli bir süre devam eden ve bazı kurallara dayanan bir misyondur. Kurallardan birisi de danışanın devamlılığıdır. Psikoterapi süreci kişiden kişiye göre değişmektedir.

Burada önemli belirleyici danışanın psikoterapi seanslarından ne beklediğidir. Beklenti ne ise psikoterapi sürecinin süresi de buna göre belirlenir. Ancak bu süreli bir değişim aşamasıdır ve panik atak hastalığı yaşayan bireyin ömrü boyunca sürmez elbette.

Belli bir süre ve programlı şekilde devam eder ve terapötik ilişki bir süre sonra sona erer. Özetle, panik atak hastalığı tedavi edilebilir ve en sık uygulanan tedavi yöntemleri ilaç ve psikoterapi desteğidir.

İlaç tedavisi uzman hekim gözetiminde düzenli uygulanan ilaçların alımıyla gerçekleşir. Psikoterapi seansları ise psikolog eşliğinde yürütülen ruhsal değişim sürecidir. Ruhsal değişim ilaç tedavisiyle beraber götürülmelidir çünkü kalıcı değişim bu şekilde ancak gerçekleşebilecektir.

panik atak hastalığı

Panik Atak Hastalığı Kendiliğinden Geçmez

Panik atak ya da kronikleşmiş haliyle panik bozukluk profesyonel destek almadıkça kendiliğinden geçmemektedir. Panik bozukluk sıradan bir korku ya da dehşet duygusunun yaşanması değildir.

Hepimiz zaman zaman bazı şeylerden korkarız ve bu korku bizi tehlikelerden korur. Korkusuz olduğunuzu düşünün. Hiçbir şeyden korkmasanız sizin için riskli bir durum ortaya çıkmaz mıydı?

Örneğin; hız yapmaktan korkarız çünkü hız yapmak her an bir kaza yapma riskini beraberinde getirir. Kaza yapmaktan korkmazsak hız yapmaya devam ederiz ve belki de kaza sonucu hayatımızı kaybederiz.

Bu örnekte var olduğu gibi aslında biz kaza yaptığımızda ölmekten de korkarız. Ölüm korkusu bizi ölmekten de korumaktadır. Korkusuz olmak bize ölümü daha da yaklaştırır. Ancak şöyle bir soru aklınıza gelebilir.

Madem panik atak esnasında ölüm korkusu yaşıyorsak ve bu korkuyu yaşamak normalse panik atak neden tedavi edilmeli? Panik bozukluk, kişinin ortada herhangi bir ölüm riski yokken ölüm korkusu yaşamasıdır.

Bir diğer deyişle, ortada hiçbir tehlike ya da tehdit unsuru yokken kişinin ölmekten veya kontrolü yitirmekten aşırı derecede korkmasıdır. Bu aşırı korku yersiz olduğu için ve kişinin yaşamını olumsuz yönde etkileyeceği için tedaviye ihtiyaç vardır.

Panik atak hastalığı yanlış tehlike ve tehdit algısı içerdiği için mutlaka tedavi edilmelidir. Profesyonel destek alınmadıkça kişinin bilişsel değerlendirmeleri değişmeyecek ve kişi ataklardan kurtulamayacaktır.

panik atak hastalığı

Mentalium Psikoloji Kimdir?

Mentalium Psikoloji, 2019 yılında Klinik Psikolog Onur Aydın tarafından Kadıköy ilçesi Göztepe semtinde kurulmuş ve danışanlarına psikoterapi hizmeti verme misyonu taşıyan bir psikolojik danışmanlık merkezidir.

2019 yılında kurulan Mentalium Psikoloji Şişli ilçesi Mecidiyeköy semtinde ikinci şubesini 2021 yılında açmıştır. Mentalium Psikoloji bünyesinde farklı alanlarda çalışan birçok uzman psikolog yer almaktadır.

Uzman psikologlar üniversitelerin psikoloji lisans eğitimlerini tamamladıktan sonra uzmanlıklarını klinik psikoloji alanında tamamlayan kişilerdir. Ayrıca en az bir psikoterapi ekolünü benimseyerek eğitimlerini almışlardır.

Merkezimizde başta panik atak hastalığı olmak üzere depresyon, obsesif kompulsif bozukluk, DEHB, fobi, sosyal kaygı bozukluğu, anksiyete bozukluğu ve bağımlılık olmak üzere birçok alanda çalışılmaktadır.

Aynı zamanda merkezimizde bireysel psikoterapi gibi aile ve çift terapileri de uygulanmaktadır. Aile ve çift terapi seanslarımıza partnerinizle gelmeniz gerekmektedir. Eğer siz de panik atak hastalığı yaşıyor ve ruhsal destek sürecinden geçmek istiyorsanız bizden destek almak için randevu alabilirsiniz.

Mentalium Psikoloji Kadıköy psikolog alternatifleri arasında öne çıkan bir psikolojik danışmanlık merkezidir. Eğer aradığınız İstanbul psikolog seçenekleri arasında uygun fiyatlı, etik çalışan ve kurumsal bir merkez ise bizi tercih edebilirsiniz.

Mentalium Psikoloji © 2024. Tüm Hakları Saklıdır.