Skip to content Skip to footer

Şizofreni Nedir? Şizofreni Ne Değildir?

Şizofreni hakkında birçok yanlış inanış mevcuttur. Bu yanlış inanışlara neden olan birçok etken vardır. Yazılı ve görsel medyada şizofreni hastalarının saldırgan ve cani kişiler olarak gösterilmesi, şizofreni hastalarının saldırgan davranışlar sergilemesi ve şizofreni hastalarının adeta başka bir dünyadan gelmiş canlılar olarak gösterilmesi son yıllarda rastlanmasa da geçmişte görülmüştür. Şizofreni hakkında toplumumuzda gitgide artan farkındalık sayesinde şizofreninin de diğer beyin hastalıkları gibi tedavi edilebilen bir hastalık olduğu anlaşılmaya başlanmıştır. Peki şizofreni nedir, ne değildir? Şizofreni hastaları saldırgan mıdır? Bir şizofreni hastası aile kurabilir ve çocuk sahibi olabilir mi? Sizde de şizofreni hastaları ile ilgili yanlış inanışların yarattığı önyargılar mevcut ise bu önyargıları kırabilmek için yazımızın devamında şizofrenin ne olduğu ve ne olmadığını tartışacağız.

Şizofreni Nedir?

Şizofreni de migren, Alzheimer ve ALS gibi bir beyin hastalığıdır. Beyin kimyasındaki bozulmalarla kendini gösteren bir beyin hastalığıdır. Şizofreni hastalığı tanısı almış kişilerin beyinlerinde bazı kimyasallarla ilgili birtakım dengesizlikler mevcuttur. Şizofreni hastaları çok fazla dopamin üretirler dolayısıyla şizofreni hastalarında dopamin artışı görürüz. Dopaminin orantısız artışı ile kişinin beyninde ses, koku ve görüntüye karşı verdiği cevap etkilenmiş olur. İşte şizofreni hastalarında görülen halüsinasyon ve hezeyanların kaynağı budur. Şizofreni aynı hipertansiyon, diyabet veya bağımlılık gibi kronik bir hastalıktır. Bu da şizofreni hastasının zaman zaman alevlenmeler zaman zaman ise yatışmalar yaşadığını gösterir. Kısaca, şizofreni inişli çıkışlı seyreden bir kronik beyin hastalığıdır.

Şizofreni, tedavi edilebilir ve düzelme kaydeden bir hastalıktır. Kişinin biraz önce de belirttiğimiz gibi belirtilerinin alevlendiği ve yatıştığı dönemler olmaktadır. Bu durumu yakınları tamamen iyileştiği yönünde yorumlar ancak birçok şizofreni vakasında hastalığın tamamen ortadan kalkmadığını görmekteyiz. Şizofrenide alevlenme dönemlerinde hastanın başta aile hayatı önemli ölçüde etkilenir. Çevresindeki kişilerle iletişimi zorlaşır. Benzer şekilde, iş hayatı da etkilenebilir ve işe devamlılığı zora girer. Kişinin yardım almadan yaşamını sürdürebilmesi zorlaşır. Şizofrenide ilaç kullanımı bu sebeple oldukça önem taşır.

Bir şizofreni hastasının ilaç kullanımı düzenli ve sürekli devam ettiği sürece şizofreni hastası olmayan bir kişiden hiçbir farkı yoktur. Bunun özellikle bilinmesi çok önemlidir, şizofreni hastalığının tedavisi vardır. Dünyada her yüz kişiden birinin şizofreni hastası olduğu bilinmektedir. Böylece dünyada 80 milyon, Türkiye’de de 800.000 şizofreni hastasının yaşadığı düşünülmektedir. Şizofren genel olarak 15-25 yaş aralığında başlar. Ancak bu beyin hastalığının orta yaşlarda ortaya çıkması da imkân dahilindedir. Hastalığın erken yaşlarda ortaya çıkması daha ağır seyredeceğini bizlere gösterir. Hastalık ne kadar erken yaşta ortaya çıkmışsa yaşam düzeninin bozulma şiddeti de artış gösterir.

Şizofreni Ne Değildir?

Şizofreni birçok insan tarafından kişilik bölünmesi olarak tanımlanır ancak bu tanım kesinlikle yanlıştır. Şizofreninin kişilik ve kişilik bölünmesiyle alakası yoktur. Bu yanlış inanca sahip kişiler şizofreni hastalarının bazı anlarda kendileri gibi ancak bazı zamanlarda adeta bir canavar gibi saldırgan olduklarını iddia ederler. Gündüzleri Clark Kent akşamları Süpermen gibi davranmak bir hikâye açısından doğru olabilir ancak şizofreniye ait bir belirti değildir. Şizofreni hastalarının çevrelerindeki kişilere veya nesnelere ciddi zararlar verdiği düşüncesi de gitgide azalmakla birlikte hala mevcuttur. Şizofreni hastalarının bir kısmında saldırganlık davranışları görülür ancak şizofreni hastası olmayanlarda da saldırganlık davranışlarını görmekteyiz. Saldırganlık her şizofreni hastasında görülecek diye bir kural yoktur.

Şizofreninin erken bunama olduğu yönünde de bir yanlış inanış vardır. 1860 yılında Benedict Morel “Dementia Praecox (erken bunama)” terimini ilk kullanan hekim olmuştur. Benzer şekilde, 1896 yılında Alman psikiyatrist Kraepelin, şizofreniyi “Dementia Praecox (erken bunama)” olarak adlandırmıştır. İsviçreli ruh sağlığı uzmanı Eugen Bleuler ise 1911’de “Dementia Praecox veya Şizofreniler Grubu” isimli bir kitap yayınlamıştır. Bleuler kitabında şizofreninin erken yaşlarda başlamasının ve demans benzeri kötüleşmesinin zorunlu olmadığını belirtmiştir. Aynı zamanda Bleuler, “erken bunama” kavramının terkedilmesini sağlamış ve bunun yerine şizofreni kelimesinin kullanılmasını önermiştir. 1911’den beri şizofreninin erken bunama olmadığı bilinmektedir.

Mentalium Psikoloji Kadıköy psikolog alternatifleri arasında öne çıkan bir psikolojik danışmanlık merkezidir. Eğer aradığınız İstanbul psikolog seçenekleri arasında uygun fiyatlı, etik çalışan ve kurumsal bir merkez ise bizi tercih edebilirsiniz.

Mentalium Psikoloji © 2024. Tüm Hakları Saklıdır.